Çanakkale Zaferi'nin 104'ncü yılında kutlanıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 18 Mart'ta şehitlerimizi anmak için çeşitli etkinlikler düzenlenip, şiirler ve sözler okunup şehitlikler ziyaret ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılmasında en önemli adımlardan birisi olan 18 Mart Çanakkale Zaferi ile ilgili şiirler ve sözler
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRLERİ
ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler
Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım başım selamet
Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
MEHMET AKİF ERSOY
ZAFER TÜRKÜSÜ
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
BAYRAĞIM
Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,
Gökten Ay'la-Yıldızı koparmışım;
Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;
Birde vatan sevgimi
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!
Delikanlımın damarındaki kansın,
Sen, cansın, canansın.
Yansın, bu yürekler sana yansın;
Vatan aşkıyla yansın
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!
Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;
Aşksın, Destansın, bulutsun;
Sen bensin, Benliğimsin
Sana, canım feda olsun!
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
MEHMET AKİF ERSOY
1915 - 1916 yılları arasında İtilaf Devletleri'ne karşı kararlı bir azim ve mücadele ruhu ile kazandığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi 104.yılı bu yıl kutlanacak. Özellikle okullarda düzenlenecek anma törenleri ve şiir organizasyonları ile bu kutlu zaferi kazandıran Çanakkale şehitlerimiz anılanacak.
Çanakkale üzerinden İstanbul'u ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri, boğazların kontrolünü de elde tutmak istemiştir. Savaşta ağır kayıplar veren Osmanlı İmparatorluğu, işgal girişimlerini bastıramayınca toprakların büyük bir bölümü zapt edilmiştir. Ancak Gelibolu cephesindeki Çanakkale Savaşı, Atatürk önderliğindeki Türk milletinin ve ordusunun büyük bir mücadele ile kazanılmıştır.
Tarih sayfalarına 'Çanakkale Geçilmez' diye altın harflerle yazılan zaferimizin en güzel şiirlerini öğrenciler için derledik. İşte en anlamlı, en yeni 18 Mart Çanakkale Zaferi uzun ve kısa şiirleri...
ÇANAKKALE (1 KITALIK )
Ç anakkale geçilmez dediler, geçilmedi!
A nalar ağladı, oğullar savaştı.
N e olursa olsun dediler, cepheye gittiler;
A nalar ağladı, oğullar savaştı.
K ürdü,Türk’ü lazı çerkezi,
K imi harbiyeli, kimi liseli.
A ğası da var, çiftçiside,
L a İlahe İllallah! diyerek savaştı hepsi,
E n sonunda kazandılar bu büyük zaferi!
ÇANAKKALE ZAFERİ ( 2 KITALIK )
Gülmeyiniz ey düşmanlar,
Çanakkale geçilmez,
Bekler nice kahramanlar,
Çanakkale Geçilmez
Filo filoya dayansa,
Yerler bombayla dayansa,
Siperler kana boyansa,
Eee Çanakkale geçilmez
ZAFER TÜRKÜSÜ ( 3 KITALIK )
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.
BİR YOLCUYA ( 4 KITALIK )
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
BEN BİR ŞEHİDİM ( 5 KITALIK )
Ben Bir Şehidim Çanakkale’de
Ben şehit düştüm Çanakkale’de
Benim de vardı ailem ölmeden önce,
Mutlaka merak etmişlerdir gelmeyince,
Ama can neye gerek, vatan kaybedilince.
Ufukta denizi, havada mermiyi gördüm önce,
Korkuyordum kan ve gözyaşı dolu mevzide,
Top mermileri havada kuş gibi süzülünce,
Geçerdi korkum “Allah Allah” naralarını işitince.
Bilmezdim şehadetin bu kadar tatlı olduğunu,
Şehitlerin ahir dünyada üstün tutulduğunu,
İnsan canını unutuyor düşününce ulusunu,
Bir mermi başlattı şehadetimin yolculuğunu.
Ben şehit düştüm nice zaman önce,
Hala diriyim, yaşarım pak gönüllerde,
Sevinirim ki bayrağım dalgalanır göklerde,
Yerim geniş,yurdum geniş, mutluyum Cennette.
Keşke yeniden ve savaşsam şehit düşsem,
Kutlu şehadet şerbetini defalarca içsem,
Yeniden dünyaya gelip düşmanları süpürsem,
Canımı yine ve yine Allah yolunda feda etsem.
BU VATAN KİMİN ( 6 KITALIK )
Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır;
Bir tarih boyunca, onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir…
Tutuşup: kül olan ocaklarından,
Şahlanıp: köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından,
Alnına ışıklar vuranlarındır…
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır…
İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir…
Tarihin dilinden düşmez bu destan:
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan,
Can verme sırrına erenlerindir…
Gökyay’ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlısında görenlerindir…
ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ
Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom düşmana karşı,
Off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli,
Off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir kırık testi
Analar babalar ümidi kesti,
Off, gençliğim eyvah!
Çanakkale elinde toplar kuruldu,
Vay bizim uşaklar orda vuruldu,
Off, gençliğim eyvah!
Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü,
Off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni,
Off, gençliğim eyvah!